“Kartallılığı tüm öğrencilerimizin ilgi ve yeteneklerini en üst noktaya taşıyabileceğimiz ortamları sağlayarak, onların kişiliklerine ve kabiliyetlerine yatırım yaparak sağlamaya çalışıyoruz”
Mithat Tekçam kimdir, bize kendinizden bahseder misiniz?
Mithat Tekçam: 1974 İstanbul doğumluyum ve aslen Ordu Mesudiyeliyim. Doğma büyüme İstanbulluyum. İlköğrenimimi İstanbul Mecidiye İlköğretim Okulu’nda tamamladım.1985 yılında Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin o zamanki adı ile Beykoz Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin ilk öğrencilerinden biri olarak eğitimime başladım. 1993 yılında KAİHL’nin ilk mezunlarından olarak orta öğrenimimi tamamladım. Eğitim hayatıma İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde lisans eğitimim ile devam ettim ve sonrasında Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde ve Bilgi Üniversitesi İşletme Yönetimi’nde yüksek lisans çalışmalarımı tamamladım. Bu arada lisans eğitimimin ardından öğretmenliğe başladım. Dört yıllık öğretmenliğin ardından müdür yardımcısı olarak yöneticiliğe başladım. Şu anda mezunları arasında bulunduğum Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 14 Ocak 2009’dan itibaren okul müdürü vekili olarak görev yapmaktayım. Evli ve bir çocuk babasıyım.
Hayırlı olsun Mithat abi… Beykoz’da kuruluyor okulumuz, ardından beş yıl sonra Kartal’a taşınıyor. Bize biraz Beykoz’un ilk yıllarından bahseder misiniz?
MT: Beykoz’un ilk yılları biraz çileli, biraz maceralıydı ve bizim için çok güzel hatıralarla dolu yıllardı. Tabii orada yaşanılan zamanlar, o günlerde sıkıntılı olsa da bugün düşününce “Ah keşke tekrar geri gelse” dediğim yıllardır. Çünkü fiziki olarak belki olumsuz eğitim şartları söz konusuydu ama bugünkü binalarımızı, bugünkü fiziki mekânlarımızı düşündüğümüzde, yapısal olarak olumsuz görünen o şartlarda çok güzel arkadaşlıklar, çok güzel eğitim ve öğretim ortamları oluştu. Orada özellikle yatılı olan ve hep okulun abisi konumundaki öğrencilerle, Mahmut Özdil’in deyimiyle ‘kurucu öğrenciler’ olarak, güzel bir atmosfer yakalandı. 1985 yılında okul açıldığında 101 öğrenci ile başlayan eğitimimiz, yatılılık ile beraber bizlere çok şeyler kazandırdı. Bunların içerisinde ciddi arkadaşlıklar, dostluklar vardı. Çünkü dönüp geriye bakınca güne ve aya vurursak oradaki arkadaşlarımı evde kardeşimi gördüğümden daha fazla gördüğümü fark ediyorum. Bu durum tabi hayatta da çok şeyler getirdi. İlkokulu bitirmiş öğrencilerin kendi ayakları üzerinde, yatılı olarak bir şekilde hayata tutunma çabaları, eğitim-öğretim hayatına ilk Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin ilk öğrencileri olarak başlamış olmaları çok güzel bir tecrübe. Bu tecrübeler zaten daha sonrada meyvelerini vermeye başladı.
Beykoz’da sizler okurken inşaat devam ediyordu fakat Kartal’a geldiğinizde hazır kurulu bir düzene yerleştiniz. Bu durum sizler için nasıl bir fark oluşturdu?
MT: Beykoz’da hep inşaatın içerisindeydik. Yani öğrenciliğin yanında binayı aslında kuran, gerekirse bina için para toplamaya giden öğrenciler konumundaydık. Kartal’a geldiğimizde de binalar hazır olsa da, en azından okulu taşırken yine öğrencilere ihtiyaç duyuldu. Ama yine de bizim için yeni bir mekândı. Burada öğrencilere karşı okulun ilk mezun olacak abileri olarak bir şekilde yine yük düşüyordu üstümüze.
Kartal’a taşınacağınızı daha önceden biliyor muydunuz?
MT: Tabi Beykoz’un son yıllarında taşınma okul içerisinde konuşulmaya, dillendirilmeye başlanmıştı. Öğrenciler de bu bilgiye sahip olmuşlardı. Ama Beykoz’dan ayrılmak çok da kolay olmadı. Fiziki olarak Kartal’dan daha olumsuz şartlar söz konusuydu ama yine de Beykoz’un yeri bizim için ayrıydı. Bu şuna benziyor, malum insanlar her Ramazan geldiğinde “Ah o eski Ramazanlar.” diyerek eskiyi yâd ederler. Aslında bahsettikleri, yirmi yıl önceki Ramazanların çok güzel olduğu, otuz yıl önce çok ilginç şeylerin yaşandığı değil; kendi çocukluklarındaki Ramazanlara duyulan özlemdir. Herkes kendi geçmişini özler aslında. O yaşanmış günlerini, çocukluklarını özlerler. Bizler de Beykoz’daki günlere hep özlem duyarız çünkü onlar bizim çocukluğumuzdu. O dönemleri tabi ki hep hayırla yâd ediyorum.
O halde Beykoz mu, Kartal mı sorusunun cevabı Beykoz herhalde?
MT: Beykoz’daki o dostluk, arkadaşlık ve o ruh…
Beş yıl Beykoz’da ardından üç yıl Kartal’da… Orada bıraktığınız birçok anı olmuştur. Yani burukluk oldu mu Beykoz’dan ayrılırken?
MT: Tabiî ki Beykoz’dan ayrılırken burukluk oldu. Bu herkes için böyledir, nasıl ki insanlar kendi oturdukları evden daha iyi bir yere taşınırken bile bir burukluk hissediyorlarsa, bu da aynı şekilde… Çünkü insan mekânla bütünleşiyor, bazı mekânlarla birlikte bazı aidiyetler oluşturabiliyor kendinde. Bizdeki de öyle bir duyguydu. Çünkü orada kurduğumuz güzel ortamlar, arkadaşlıklar vardı ve o mekân, duvarlarındaki anılar kadar bizlerde de birçok iz bıraktı.
Peki, öğrencilik yıllarına ait hiç unutamadığınız aklınızdan çıkmayan bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
MT: Ama şimdiki öğrencilerimiz için kötü bir örnek olabilir (gülümsemeler). Benim için olumsuz sayılabilecek anılar var çünkü kendi öğrenciliğimde. Kötü emsal teşkil etmeyecek en az hasarla kapatabileceğimiz bir anı bulalım o zaman… (gülümsemeler..) O halde benim için farklı bir anıdan bahsedeyim..
Bir gün yine okuldan kaçıyoruz… (gülümsemeler..)
MT: Madem öyle, bir kaçış hikâyesi anlatayım. Beykoz’dayız, yıl 1989 olsa gerek, orta üç veya lise biri okuduğumuz o dönem, okul, öğrencileri umreye götürecek ve o telaşın olduğu zamanlar… Ailem bana umreye gitmem için izin vermemişti. Ama sınıftan arkadaşlarımın o sebeple izinli olup ihtiyaçlarını giderdikleri bir zamandı. Ben de bir arkadaşımla, Afşin Cebeci ile beraber bunu fırsat bilip okuldan kaçmıştım. Beyazıt taraflarına gezmeye gitmiştik. Daha sonra Afşin’in babası okulu arıyor, idarecilerimiz bakıyor ve Afşin’in okulda olmadığı tespit ediliyor. Sonrasında araştırıyorlar ve öğreniyorlar ki benimle beraber okul dışında. Sonra benim aileme de ulaşıyorlar bakıyorlar ikimiz de evde değiliz, daha sonra arayış sürüyor ama nasıl olsa yatılı olduğumuz için dönüp dolaşıp okula geleceğimizi biliyorlar. Akşam geldiğimizde bizi bayağı bekleyen vardı. (gülümsemeler..)
Öğrencilik yıllarınız biraz hareketli geçti o zaman..
MT: Çok hareketli geçmedi benimki. Çok hareketli bir öğrenci değildim. Ama tabi her öğrenci gibi bu tip haylazlıklarımız söz konusu oldu.
En klasik soruyla devam edelim; sizce Kartallılık nedir?
MT: Böyle bir Kartallılık prototipi yok. “Bir Kartallı nasıldır?” diye sorulduğunda benim aklıma hemen özgüveni yerinde, hayatta bulunduğu ortamda işini en iyi şekilde yapan, başarılı ve erdemli bireyler gelir. Biz bundan sonraki mezunlarda da bu çıtayı daha ileriye taşıyacak bir nesli ortaya çıkarabilmeyi hedefliyoruz. Kartallılık standart, sınırları olan, belli tek tip bir kalıp değildir. Kartallılar çeşitlilikleriyle, kendilerini istedikleri yönde geliştirmiş olan veya farklı yönlere doğru gelişebilen ve kendi ilgi alanlarında üst sıralara çıkabilen kişilerdir. Aslında Kartallılık önceden belirlenmiş bir şey değildir, asıl Kartallılığı kişinin kendisi oluşturuyor.
Peki, sizce bu Kartallılık nasıl oluşturulur ve devam ettirilir?
MT: Tüm öğrencilerimizin ilgi ve yeteneklerini en üst noktaya taşıyabileceğimiz ortamları sağlayarak, onların kişiliklerine ve kabiliyetlerine yatırım yapabilmekle. Ayrıca kartallılığı sadece sosyal etkinlikler ve ders başarıları olarak görmüyoruz. Bunların haricinde örneğin gelecek yıl için düşündüğümüz projelerden bir tanesi Kartallılık eğitimi ve Kartal ödülleri ismiyle şu anda içeriğini doldurmaya çalıştığımız bir çalışmadır. Bu çalışma öğrencilerimizin liderlik, vefakârlık, yardımseverlik gibi kavramları, her bir kavramla ilgili olarak kurulacak öğrenci gruplarıyla, bunları sene içerisinde nasıl takip edeceklerini, bu perspektiften Türkiye’yi ve dünyayı nasıl izleyeceklerini ve bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan kendilerine göre Türkiye ve dünyada en iyi organizasyonları yapan kurumları incelemeyi öğrenmelerini içeren bir çalışmadır. Bu organizasyonların ve kişilerin yaptıkları çalışmaları inceleyen öğrencilerimiz, seçtikleri kurum veya kişileri, okul idaresi, okul aile birliği, mezunlar derneği ve öğrenci kurulundan temsilcilerin oluşturduğu bir üst kurula sunacak ve bu kurul gelen liste üzerinden değerlendirme yaparak birini seçecektir. Seçilen kişi veya kurumları okulumuza davet ederek, bu erdemli davranışları ve bu davranışların sahibi olan insanları ödül töreni ile onure ettikten sonra bu kişi veya kurumlarla ortak çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.
Eğitim camiasına olan ilginizin kaynağını merak ediyoruz. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde geçirdiğiniz yıllar içerisinde öğretmenlik mesleğini seçmenizde etken teşkil eden bir unsur oldu mu veya o dönemdeki öğretmenlerimizin bu idealin oluşmasında bir katkısı oldu mu?
MT: Tabii ki oldu. Yani ben imam hatipteyken öğretmenlikle ilgili kendime yönelik hedefi belirlemiştim ve üniversite tercihlerim arasında da bunlar bariz şekilde yer alıyordu. KAİHL ‘de olumlu yönde pekiştirici olabilecek birçok öğretmenimiz vardı. Burada birçok mezunumuzun da hayatına etki eden isimler söz konusu. Sonrasında da tabii üniversite hayatı geldi ve pratik olarak hayata atıldım.
O zamanki öğretmenlerinizden aklınızda en çok kalan isimler hangileri oldu?
MT: Aslında birçok isim var. İlk aklıma gelen Adem Kandemir’dir. Daha sonra Bilal Tuncel, Faruk Ambarcıoğlu, Sabri Erturhan, Kamil Server, Şakir Çavuş, Mustafa Çay, Kılıçarslan Karanfil sayabileceğim isimler arasında. Tabi okul müdürlerimiz Mehmed Dede hocamız ve Mustafa Gözübüyükoğlu’nu da burada yâd etmek lazım.
Öğrencilik yıllarınızda burada müdür olmak gibi bir hayaliniz var mıydı?
MT: Böyle bir hedefim, vizyonum yoktu. Kendime böyle bir hedef seçmemiştim ama gelinen sürece bakılırsa, akan su bizi buraya getirdi.
İdareyi eleştirdiğiniz, ben olsaydım şöyle yapardım dediğiniz durumlar olmuştur mutlaka?
MT: Tabiî ki, birçok öğrenci gibi… Aslında idarenin yanlış yaptığından değildir. Öğrenci bakış açısı tabiî ki, onlara göre dünya daha farklıdır ve o zamanlar biz de o şekilde dünyayı daha farklı görüyorduk. O zamanlar sesli olmasa da kendimize göre içimizden eleştiriyorduk.
Okulda en çok değiştirmeyi istediğiniz şey neydi?
MT: En çok denildiği için düşünmem lazım… Tabi değiştirmek istediklerimiz vardı o dönemlerde. Ama bizim açımızdan mezun olmaya yakın olduğumuz yıllarda okulda fiziki olarak birçok şey değişmişti. En çok denilince öğretmenler adına değişiklik düşünürdüm. Zaten asıl olanında insan unsuru olduğu düşünüyorum. Çünkü eğitim-öğretimde insana insanla hizmet verilir ve yöneticinin de görevinin iki unsuru da iyi yönde taşıyabilmesi ve eğitim alan insanlar için bu vasıfları taşıyan alanları arttırması olduğunu düşünüyorum. Benim de değiştirmek isteyeceğim şeyler herhalde bu insan unsurunda düğümlenirdi.
Sizin de PVC borunuz var mı? herkesin merak ettiği bir soru bu… (kahkahalar)
MT: Hiç PVC borum olmadı. Şiddet eğilimim hiç yok. Bu noktada da idarecilik hayatım boyunca bir öğrenci dövdüğüm, tokat attığım vaki değil. Eğitimde şiddetin olmadığını düşünüyorum. Bizim görevimiz öğrencileri bastırmak değil, bir şekilde onları eğitmek ve öğrenebilecekleri ortamlar sağlamak olduğunu düşünüyorum.
Mezuniyet sonrası için arkadaşlarınızla ortak hayalleriniz olmuş muydu?
MT: Evet oldu. Zaten mezun olmamızın hemen akabinde mezunlar derneği ile ilgili çalışmalara başladık. O dönem ilk mezunlardan olan arkadaşlarımızla birlikte mezunlar derneğinin kuruluşunu sağladık. O zamanlar bir çanta derneği de olsa sonuçta bir dernek kurmuştuk. Daha üniversiteye başlamamış olduğumuz o günlerde bir sivil toplum kuruluşunun tohumlarını ekme dönemindeydik ve şu anda ne kadar olumlu bir çalışmayı daha liseden mezun olur olmaz yaptığımızı gözlemleyebiliyoruz. Çünkü Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunlar Derneğinin şu anda geldiği nokta, yaptığı çalışmalar belki o gün güzel, halis niyetle atılan adımların sonucu olarak bugünlere doğru geliyor diye düşünüyorum.
Mezunlar Derneğinin kurucu üyelerinden birisiniz. Peki, nasıl bir ihtiyaca binaen neyi öngörerek bu derneği kurdunuz, şu anki gelinen noktadan memnun musunuz?
MT: Mezunlar derneğini kurarken bir masa etrafında toplandığımızda arkadaşlarla, şunu bile düşünüyorduk; mezuniyet yıllığı çıkartmak mı mezunlar derneği kurmak mı? Biz yıllık çıkartmadık o sene. Mezunlar derneği kurmak için başka derneklerin tüzüklerini bulduk, avukatlara danıştık ve nasıl kurabiliriz diye bununla ilgili uygulamaları tek tek yerine getirmeye çalıştık. Tabii çok isabetli bir çalışma yaptığımızı şu anda görüyoruz. Çünkü Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunları dağılmadan her dönem bir arada oldu. Dernek de, yönetimi ve yapılan organizasyonlarıyla, çok güzel bir seviyeye ulaşmış durumda.
En çok merak ettiğimiz sorulardan bir tanesi; mezun olduğunuz bir okulda müdür olarak görev yapmak, müdür koltuğunda oturmak nasıl bir duygu?
MT: Nasıl bir duygu… Tabii ilginç bir duygu. Bir zamanlar hizmet aldığınız bir ortamda şimdi hizmet veren konumda olmak. Buradan aldıklarımızın belki bir şekilde karşılıklarını verebileceğimiz bir konumda burada hizmet etmek gerçekten güzel bir duygu. Bir zamanlar farklı okullarda görev yaparken sadece bizimle işi olan, tanışmak veya görüşmek için gelen insanlarla muhatap olurken; burada “ben bu okulun öğrencisiyim, velisiyim veya mezunuyum” diyen yani kapıdan giren herkesle muhatap olan durumda olmak, çünkü herkesle ortak paylaşabileceğimiz bir noktanın olması çok güzel bir duygu. Allah eksikliğini vermesin.
Amin… İdarecilik yaptığınız yıllarda hayata geçirdiğiniz birtakım projelerden haberdarız. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde de gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı? Bizlerle de paylaşır mısınız?
MT: Eğitim-öğretimle ilgili birçok proje var ama şuradan başlamak daha mümkün, her okul yöneticisinin kafasında ilk önce fiziki mekânla ilgili projeler vardır. Bizim de Kartal ile ilgili fiziki kısım, personel ve insan yönetimi ve daha sonra da eğitim-öğretim programları ile alakalı birçok projelerimiz var. İlk iki maddeyi geçelim üçüncü maddeye dâhil olalım. Eğitim-öğretim programlarında öğretimle ilgili başarıyı arttıracak çalışmalardan ve başarı yolu isimli projemizin haricinde… Projelerimiz aslında çok… Bunlardan bir kısmını hemen bu dönem uygulamaya başladık. Bir kısmını ise gelecek yıllara tehir ettik. Malum yarı dönemde okula başlamamın sonucu olarak bu sene uygulayabileceklerimizi plana aldık ve bu sene uygulamaya başladığımız projeler şunlar; vefa günleri ismi ile okulumuza eskiden hizmet etmiş hizmet almış veya destekçi olmuş insanlarımızı yâd etmek onları okulumuzda misafir ederek öğrencilerimizle, okul çalışanlarımızla bir araya getirmek. Her ay bir ismi okulumuzda misafir etmek istiyoruz. Buna ilk olarak mart ayında Mehmet Dede özel programı yaparak başlayacağız. Mehmet Dede hocamızı okulda misafir ederken, onunla birlikte yapacağımız güzel etkinliklerde öğrencilerimizin hem kendisini tanımasını hem okulumuzun ilk yıllarına gitmesini hem de Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi vizyonu ve idealini yaşamalarını istiyoruz.
Bir diğer projemiz; Kartal Anadolu İmam Hatip kurumsal tarih projesi. Bu da okulumuz tarih öğretmenlerinden Yavuz Tekin’in sorumluluğunda şekillendiriyoruz. Öğrencilerimizden kurduğumuz bir grupla öncelikle mezunlarımızdan bir araya gelecek isimlerden sözlü tarih ile ilgili eğitim alacaklar ve daha sonra bu öğrencilerimiz okulumuzun bugünkü halinin tohumlarının atıldığı, kurulduğu günlerdeki isimlerden başlayarak sözlü tarih çalışmaları yapacak. Yapılacak bu çalışmalarda röportajlar kayda alınacak. Bu kayıtların kitap ve DVD olarak sunulması düşünülüyor. Bunun bir sonraki adımı ise okul müzesini oluşturmak. Bu örnekteki gibi atölye çalışmaları var önümüzde.
Sosyal etkinlikler okulumuzda her dönem yoğun olarak yer almıştır, inşallah bugünlerden sonra da yine eski güzel sosyal etkinliklerin okulumuzda oluşmasını sağlayacağız. Çeşitli rehberlik çalışmalarımız var. Sınav başarısını arttırmakla ilgili projelerimiz sürüyor. Ortak deneme sınavları ve yurttaki çalışmalarımız ile ders başarılarını arttırmaya yönelik çalışmalarımızı yavaş yavaş hizmete sokmaya başladık. Her sene güz döneminin sonunda gerçekleşecek şekilde tertip edeceğimiz kariyer günleri de öğrencilerimizin hem okul mezunları ile buluşacağı hem de kariyer hedeflerini daha lisede okurken şekillendirme imkânını bulacakları bir organizasyon olacak. Bütün çabamız mezun olduktan sonra burada okuyan her bireyin bizim çektiğimiz sıkıntıları çekmeden yoluna devam edebilmesi ve tecrübelerimizden faydalanabilmeleri.
Şu an ortada olan bir kat sayı problemiz var ve önümüz kesiliyor. Sizce burada asıl tehlike öğrencilerin üniversiteye girememeleri mi yoksa yeni kayıt yapan öğrencilerin bir umutsuzlukla okula girip kendilerini yetiştirmelerini engellemeleri, vizyonlarının daralması mı? Burada karşımızdaki asıl tehlike nedir?
MT: Aslında bence bizim çıkışta değil girişte sıkıntımız var. Girişteki sıkıntımızı gelen öğrenci portföyüne bakarak anlayabiliyoruz. Bu sene daha iyi puanlı öğrenciler kayıt yaptırdı. Erkek öğrenci başarı düzeyine baktığımızda önceki senelere göre daha düşük seviye olduğunu görüyoruz ve zaten de okulumuzun öğrencilerinin çoğunluğunu kız öğrenciler oluşturuyor. Ve bu nitelikle okuldaki eğitim-öğretimi tamamen fark ettirebiliyor. Çıkışta ise katsayı engeli tabiî ki önümüzde duruyor. Ama katsayı engeli sadece bizim için değil diğer imam hatipler içinde geçerli. Su anda ne yazık ki imam hatipler arasında önceden olduğu gibi birinci konumda değiliz. Hâlbuki Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi hep öncü ve lider bir okul olmuştur. Alanındaki ilk okul ve ilklerin okulu… Biz ilk olarak kendimizi burada zirveye tekrar çekmek ve önümüzde oluşabilecek fırsatlarla okulumuzu asıl noktasına ulaştırmak istiyoruz. Şimdi öğrenci niteliği tabiî ki çok önemli. Çünkü katsayı aşılmasa da bu nitelikle beraber, önündeki kapı kapalıysa bir şekilde tünel kazarak, camı zorlayarak gideceği noktaya gidebilecek öğrenciler yetiştirilebilmeli.
Yani üniversiteye değil hayata hazırlamak…
MT: Kesinlikle… Zaten okulların amacı bir üst eğitim kurumuna hazırlamak değildir sadece. Biz sadece bir kurumun alt yapısı şeklinde olan okullar değiliz. Biz öğrencilerimizi bir üst kuruma hazırlarken aynı zamanda da onlara hayata dair donanımları kazandırmaya çalışıyoruz. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi hep böyle oldu zaten. Bizim mezunlarımızın genel ortalamasına ve niteliklerine bakınca gördüğümüz tablo; sadece ÖSS başarısı veya üniversite kazanan öğrenciler değil, sadece tipik bir imam hatip lisesi mezunu, imam, ilâhiyatçı veya din görevlisi olan insanlar da değildir. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunları birçok meslek alanı seçerek; manevi değerlerine bağlı, girdiği ortamlarda liderlik yapabilen ve başarılı bireyler olarak karşımıza çıktılar. Bizim bu öğrenci niteliğini kaybetmememiz ve daha da ileriye taşıyabilmemiz gerekiyor. Dönüp baktığımızda, Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin ortamı bunu sağlayan bir ortamdı. Öğrenciye özgüven veriyordu, bu çok önemliydi. Öğrenci sorumluluk alabiliyordu, kendisi okul içerisinde bir şeyler yaparak başarılı oluyordu. Bunlar da hayata atıldığında öğrenci için ciddi deneyimler oluyordu.
Mesela bizim zamanımızda rahat ve özgür bir ortam vardı, dergiler çıkartılırdı, piyesler, kermesler vs… Çünkü o zamanlar idare bizlere bunun önünü açmıştı. Şu an öğrencilerin bunu yapabilecekleri bir zemin var mı?
MT: Şu an bu imkânlar öğrencilerimize hazırlanıyor ve sunuluyor. Okul tabi ki sizin öğrenciliğinizden sonra çok farklı yıllar geçirdi. Bu geçen süreçte çok farklı çalışmalar yapıldı. Çok ileri noktalara da ulaştı. Öğrencinin derse girmeden, sadece bu çalışmalarla bütün okul hayatını şekillendirdiği günler de oldu bu imkanların tamamen ortadan kalktığı ve atölyelerin sadece kilitli kaldığı, öğrencilere bu hizmetin sunulmadığı günler de oldu. Bu noktada dengeyi okulumuz için tutturabilmemin önemli olduğunu düşünüyorum. Bunları da dengeli ve güzel bir şekilde öğrencimize yavaş yavaş sunmaya başlıyoruz.
Peki, okulumuzdaki eğilim şu anda ne yönde? Biz okurken çoğunluk ilahiyattan ziyade farklı alanlara yönelinirdi. Şimdi mesela tek tek sorduğumuz zaman genel olarak “Ben ilâhiyat okuyacağım” cevabı çok geliyor. Bir yandan mutluluk verici bir durum ve eğilimlerimizin yıllara göre değişkenlik gösterdiğinin de bir göstergesi. Peki şunu verebiliyor muyuz; Kartallı olmanın bir yansıması var, ilâhiyatçı olacaksak en iyisi olmaya, avukat olacaksak en iyisi olmaya, insan kaynakları uzmanı olacaksak en iyisi olmaya, yani başarının en yükseğine talibiz, öyle olmalıyız ve insanlığa en faydalı olabileceğimiz alana yönelmek bizim görevlerimizden biri. Genel eğilim bizde böyleydi. Yine bu bilinç var mı yoksa bir mecburiyet olarak mı ilâhiyata yönelim var?
MT: Tam olarak bu şekilde olmasa da bu bilinç var. Öğrencilerimizin ilâhiyat seçme oranı şu anda mevcut katsayı engelinden dolayı eskisine oranla çok daha fazla ama diğer imam hatiplere oranla yine de çok düşük. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin öğrencilerinin ilahiyat seçimi oranı diğer okullardan her zaman daha düşük olmuştur. Çok daha farklı alanlara mezunlarını yönlendirmiştir ve mezunlarımız o alanlarda çok başarılı olmuşlardır ve okulumuz bu yönüyle Türkiye’de de ön plana çıkmıştır. Katsayı engelinden dolayı, günümüzde farklı alanlara yönlendirilebilen öğrenci oranı biraz daha gerilemiştir. Yine de diğer okullardan bu noktalarda hala farklı konumda durmaktayız. Şu da var ki, öğrencilerimize baktığımız zaman okula aidiyetin yine had safhada olduğunu görüyoruz. Yani bizim öğrencimiz; okul ne olursa olsun, hangi badirelerden geçerse geçsin okulu her şeyi ile seviyor ve sahipleniyor. Burada öğrencilerin kayıt sırasında dernek ve mezunlar tarafından karşılanıyor olmasının da etkili olduğunu düşünüyorum.
Peki mezunlardan beklentileriniz nelerdir?
MT: Her ne kadar zamanla ve mekânla sınırlandırılamasa da eğitimin ana mekânı okullardır. Bu taş duvarları, beton blokları anlamlandıran, vazgeçilmez kılan insan ruhunun işlenmesi ve doyuma ulaşmasıdır. Okullar üç sac ayağı üzerinde kuruludur. Bunlar; öğretmen, öğrenci ve velilerdir. Ama bazı okullarımızı müstesna kılan, gücüne güç katan dördüncü unsur vardır ki bu da okullarına sımsıkı bağlı olan mezunlarıdır. Bu üç unsurun en önemli amacı ve sonucudur mezunlar. Hele Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu olmak… Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi bir lise değil bir yuva, bir tutku ve niteliğin sembolüdür.
Mezunlarımızın hepsinin aynı yaklaşımda olduğunu biliyordum, buraya geldikten sonra daha fazlasıyla da gördüm. Şu anda her noktada onların desteğini hissediyorum. Özellikle mezunlar derneğimize bu konuda teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Ve şu anda bütün mezunlarımızdan bu noktada okulu yakinen takip etmelerini ve bize her noktada maddi ve manevi destek sağlamalarını istiyorum. Aynı zamanda bu desteğin dernek vasıtasıyla gelmesi de çok önemli, çünkü bireysel olarak yapılacak yardımlardan çok, belli bir program dahilinde yapılacak yardımlara ihtiyacımız var, dolayısıyla mezunlarımızın her türlü yardımda bulunmadan önce dernek ile iletişim içinde olmalarını rica ediyorum. Bu şekilde inşallah gelecek günler, o eski günlerden daha da güzel olacak diye ümit ediyoruz.
Her kartallının bir hayali vardır: Kendisinden on-yirmi sene sonraki yeni mezun olmuş Kartallıyı karşısına aldığı zaman, o Kartallı kokusunu alabilmek, o zekâ pırıltısını görebilmek… Peki Kartallılık özelliğinin devam ettirilmesi ve ortaya çıkartılması için neler yapmalı veya yapılıyor?
MT: Az önce de belirttiğim gibi burada tek tip bir kartallılıktan bahsetmiyoruz. Amacımız, öğrencilerimizin Milli Eğitim müfredat programını en iyi şekilde öğrenmesini sağlayacak ortam oluşturarak, onları en iyi puanlarla okulumuzdan mezun edip, bir üst kurumu yani üniversiteyi kazanmalarını sağlamak. İkincisi, öğrencilerimizin ilgi ve kabiliyetlerini tespit etmelerine yardımcı olmak. Buna da, önümüzdeki günlerde kendi mezunlarımızla yapacağımız kariyer günleri gibi çalışmalarla öğrencilerimizi hayata ilgi ve yeteneklerine göre yönlendirmekle başlayacağız.
Onlara burada, hayatta lazım olacak tüm donanımı kazanabilecekleri ortamlar sağlayacağız. Bunlar; müzikle ilgili aktivitelerden, sporla ilgili programlara, güzel sanatlarla ilgili etkinliklere kadar her şey olabilir. Tabi ki bütün bu kazanımlar ile birlikte, öğrencilerimizin mezun olurken bir misyonu yüklenmiş olarak buradan çıkmaları da çok önemli, sonuçta kartallılar hem manevi değerlerine sahip çıkan, hem de hiçbir şekilde çağın gereksinimlerinin gerisinde kalmayan bir topluluktur.
Bu imkanlardan bazıları bizim öğrenciyken sahip olmadığımız imkânlar değil mi?
MT: Tabii biz öğrenciyken belli kısımlarına sahiptik ama bunların tamamına da sahip değildik.
Yani o zaman şöyle diyebilir miyiz; öğrenciyken imkânlardan faydalandınız ama eksiklikleri de gördünüz. Şimdi müdür olarak onların da üzerinden geçerek tekrar ortaya koyuyorsunuz, öyle mi?
MT: Geçenlerde mail grubuna gelen bir gazete kupürü vardı 1995 tarihli. O gazete “Nasıl hatip lisesi?” başlıklı haberde, okulumuzun bir öğrencisini “Bir kolej öğrencisi gibi” diyerek tanımlıyordu. Şimdi biz hakikaten bu okuldaki öğrencilerin bir kolej öğrencisi gibi, daha da ötesinde imam hatip donanımı almış bir kolej öğrencisi gibi burada eğitim görmesi ve mezun olmasını hedefliyoruz inşallah.
Beş sene içerisinde Kartal’ı nerede görüyorsunuz?
MT: Aslında burada söyleyeceğimiz şeyler misyon ve vizyonla alakalı. Bizim şu anda hedefimiz, okul toplumuyla beraber okulun tekrardan vizyonunu oluşturabilmek ve bu vizyona doğru hep beraber bir takım ruhuyla çalışmak. Bu vizyonu oluşturabilmek de sadece okul müdürü veya idarecilerle kısıtlı değil. Öğretmenler ve öğrencilerden de öte okul toplumu dediğimiz mezunların da bu noktada çok önemli katkısı olacak. Önümüzdeki günler, tekrardan oklumuzun vizyonunu, misyonunu tartıştığımız ve daha sonra bunları hep beraber belirleyip üzerine doğru yelken açtığımız günler olacak. Belki bir beş yıl sonra inşallah idealimiz olan o vizyona tâbi olacağız, o misyonlara ulaşmış bireyleri toplumun katacağız.
Değerli vaktinizi ayırıp bize bu hoş sohbeti lütfettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Yeni göreviniz için sizi tekrar tebrik ediyor ve görevinizde muvaffakiyetler diliyoruz.
MT: Ben de derneğimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Röportajı yapan: Kartal Dernek